Skip to main content

Denktaşnaklar | Kadri Gürsel | Milliyet

Dağlık Karabağ’da çözümsüzlüğün Ermeni halini tek kelimeyle en iyi sembolize eden isim herhalde “Taşnak”tır...

Ya da “Taşnaksutyun”... “Ermeni Devrimci Federasyonu”... Ermeni milliyetçiliğinin en eski ve en ünlü hareketi...
Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün Türk halini tek kelimeyle en iyi anlatan isim ise “Denktaş”tır.
Önceki hafta Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi’nin (GPoT) programı nedeniyle bulunduğum Erivan’da, bana “Milliyetçiliğin Ermenisi Türkü olmaz; her ikisi de eşit derecede kötüdür” dedirten bir fenomenle karşılaştım...
Bu fenomeni, “Denktaşnaklık” sözcüğüyle sembolize ediyorum... “Denktaşlık” ile “Taşnaklık”ı birleştirdim.
Birleştirdim; çünkü “Denktaşlar” ve “Taşnaklar” birbirlerinin kopyası... Dünyayı algılayışları, akıl yürütme tarzları, güvenlik anlayışları, her şeyleri bir ve aynı... 
Bu yargıyı nasıl oluşturdum, anlatayım...
Erivan’da, Ermeni gazeteci ve araştırmacılarla toplantıdayız... Görüş alışverişinde bulunuyoruz... Konu, Başbakan Erdoğan’ın “sınırın açılması”nı Dağlık Karabağ önkoşuluna bağlaması...
Kabul; bu, Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokollerde yeri olmayan bir “dayatma”dır... Ama siyaset biraz da “reel durum”a intibak gerektirir ya, biz de Ermeni tarafının yapacağı bir “jest”in tıkanıklığı açabileceği fikrini ileri sürdük...
Bu görüşü kesin ifadelerle reddettiler. 
İçlerinden biri, “Bize, ‘Dağlık Karabağ’da jest yapın’ demek, bizim size ‘Van’ı verin, Ağrı’yı verin’ dememiz gibi bir şey... Bugün bölgede barışı mevcut statüko koruyor. Jest yaparsak savaş tehlikesi ortaya çıkar” dedi.
Bir başkası, “Bir köyü geri verdik ve Türkiye sınırı açtı; sonra kaparsa o köyü nasıl geri alacağız?” diye sordu.
Sonrasında, “Dünya bir gün Dağlık Karabağ’ı tanıyacaktır. Dağlık Karabağ için bağımsızlıktan başka bir görüşü kabul etmek gülünç olur” diyen de çıktı...
Dayanamayıp söz aldım... “Tüm bu söyledikleriniz bana bir Kıbrıslı Türk lideri, Rauf Denktaş’ı hatırlattı. Düşünce tarzınız aynı. Bugün Kıbrıs’taki tıkanıklıkta, Denktaş’ın ‘En iyi çözüm, çözümsüzlüktür’ diye özetlenen uzlaşmaz tutumunun payı büyüktür” mealinde konuştum.

Karabağ’a bak, Kıbrıs’ı gör...
Türk şahinler için adadaki statüko güya Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin garantisiydi... Statükonun Kıbrıs Türklerinin aleyhine ve dolayısıyla sürdürülemez olduğu çoktandır anlaşılmadı mı?
Dağlık Karabağ ve işgal edilmiş Azeri topraklarındaki statüko da Ermenistan için aynı sonucu doğurmaktadır.
Türk şahinler yıllarca dünyanın KKTC’yi tanımasını boşuna beklediler.
Ermeni şahinler de Dağlık Karabağ’ın tanınmasını bekliyor... Beklesinler bakalım...
Türkiye, Kıbrıs Türklerini korumak için garantörlük hakkını kullanarak adaya çıktı. Ama sonra çözümü sürüncemede bıraktığı için üçüncü taraflar nezdinde “işgalci” olarak görülmekten kurtulamadı. Şimdi adanın hukuken bölünmesi bile toprak vermeden imkânsızdır.
Ermenistan “Dağlık Karabağ Ermenilerini Azerilerden korumak” gibi bir gerekçeyle bölgenin çevresindeki Azeri topraklarını işgal etti. “İşgalcisiniz” deyince bozuluyorlar ama o topraklardan çekilmedikleri sürece barış gelmeyecektir.
Kıbrıs’ta çözüm geciktikçe bunun maliyeti Türkiye için, Dağlık Karabağ’da da Ermenistan için daha ağır olacaktır.
Kıbrıs, Türkiye ve AB arasında bir “asimetrik sorun” olmuştur; Dağlık Karabağ da Ermenistan ve Türkiye arasında bir “asimetrik sorun”dur.
Görüldüğü gibi, “Taşnaklık” ve “Denktaşlık”ın neticeleri de aynı oluyor.