Gelecek İçin Forum - Mensur Akgün, Referans Gazetesi
Dünya ekonomik krize girmişken, Türkiye terörle boğuşurken, Ergenekon davasının duruşmaları başlayacakken, gündemde BM Güvenlik Konseyi üyeliği varken size hafta sonunda Abu Dabi'de yapılan Gelecek İçin Forum toplantısı ilginç gelmeyebilir.
Belki Türkiye'de BOP metaforu ile özdeşleştirilen G8'in Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı demokratikleşmesine katkı projesine baştan beri karşı çıkıyor da olabilirsiniz.
Ama emin olun Dubai ve Abu Dabi'de yaklaşık 1 haftadır birlikte olduğumuz bu bölgenin sivil toplum temsilcileri hiç de sizin gibi düşünmüyor. Onlar, Gelecek İçin Forum toplantılarını, burada alınan kararları, hatta ve hatta, hükümetlerle birlikte aynı masanın etrafında oturmayı önemsiyorlar. Onlar için ülkelerini demokratikleştirme çabalarına ABD'nin ve diğer G8 ülkelerinin vermiş olduğu destek çok değerli.
Türkiye'nin bu süreç içinde sivil toplum temsilcileri ve bakanlarıyla bulunmasını, bizden çok daha fazla ciddiye alıyorlar. Bizi, bizim gördüğümüzden çok daha farklı bir şekilde görüyorlar. Türkiye'nin sorunlarını değil, başarılarını konuşuyorlar. Ama bunlar doğal olarak yemek ve kahve aralarına sıkışan konuşmalar. Abu Dabi'nin gündeminde bambaşka şeyler var; daha doğrusu vardı.
Hafta sonunun en başta gelen gündem maddesi 2 yıldır müzakere edilen sivil toplum örgütleri ile hükümetlerin ilişkilerini belirleyecek olan "pakt" üstünde mutabakata varılmasıydı. Bu mutabakat Mısır'ın direncinin kırılması, onun kabul edebileceği koşulların metne kaydedilmesiyle aşıldı. Şimdi bütün mesele devletlerin bu koşullara uyup uymadığının denetlenmesinde.
Henüz ortada bunu yapacak bir "müessese" yok. Beklenen, sivil toplumun şikâyetleri şimdi olduğu gibi bundan sonraki toplantılarda da dillendirmesi, burada kabul edilen belgedeki minimum standartların devletler tarafından iyi niyetle yerine getirilmesi. Avrupa Konseyi ya da AGİT gibi bölgesel normlar koyan, gerektiğinde de üyelerine siyasi ve/veya hukuki yaptırımlar uygulayan kurumların olmadığı bir yerde böylesi bir pakt üstünde anlaşılması olumlu bir başlangıç.
Yapılmaya çalışılan bölge ülkelerinin kabul edebileceği ve uygulayabileceği kadar "liberal" bir sivil toplum-devlet ilişkisinin normatif altyapısını oluşturmak. Bu altyapı bir kez oluştuktan sonra geliştirilmesi, üstüne yeni norm ve kurumların inşa edilmesi mümkün olabilir. Ancak bunu yapmak için G8 ülkelerinin, en çok da ABD'nin desteğine ihtiyaç var.
Fakat ABD bu konuda artık "iştahsız". 2004'de ortaya attığı "fikri" bürokrasi ve diplomasi düzeyinde takip etse de, siyasi düzeyde kayıtsız. Bu yılki Gelecek İçin Forum toplantısına Rice, son anda gelmekten vazgeçti ve gerekçe olarak da kimseye inandırıcı gelmeyen finansal krizi gösterdi. Bir önceki forum da zaten onun gelmemesine tepki olarak son dakikada Yemen tarafından iptal edilmişti.
Dışişleri Bakan Yardımcısı John Negroponte düzeyinde temsil edilen Amerikan delegasyonun bu toplantıda aynı etki ve ağırlığı yarattığını, ABD'nin demokratikleşmeye öncelik verdiğini gösterdiğini söylemek zor. Birleşik Arap Emirlikleri'nde konuştuğumuz resmi-sivil pek çok insanın vurguladığı gibi bölgenin demokratikleşmesine verilecek destek başkanlık yarışında ön plana çıkan dış politika konuları arasında da yok. Neyse ki 2009 G8 dönem başkanı İtalya sürecin devamı konusunda hevesli.
Ayrıca süreç de giderek sivil toplum örgütleri tarafından yönlendirilmeye başlandı. Bu yılki toplantının gündeminin belirlenmesinde Türkiye'den TESEV'in, İtalya'dan NPWJ (No Peace Without Justice/Adaletsiz Barış Olmaz), Yemen'den HRITC (Human Rights Information and Training Center/İnsan Hakları Bilgilendirme ve Eğitim Merkezi) rolü yadsınamaz. Abu Dabi'deki Gelecek İçin Forum, Dubai'deki Paralel Forum toplantılarının hazırlık toplantıları da İstanbul'da Kültür Üniversitesi bünyesindeki GPoT merkezinde yapıldı.
Ama yine de sürecin sürmesi için devletlerin, özellikle de bölge dışında olanların desteğine ve ilgisine ihtiyaç var. Türkiye bu desteğini toplantıya Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun katılmasıyla gösterdi. Zaten tüm bu sürecin en elle tutulur projesini de sivil toplum-devlet işbirliği ile Türkiye hayata geçirme aşamasına getirdi.
Görünen o ki, 2009 yılında Fas'ta yapılması beklenen Gelecek İçin Forum toplantısında Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki kadın sorunlarını, bu bölgeden devletlerin kadın haklarına ne kadar saygı gösterdiklerini inceleyecek bir kadın araştırmaları enstitüsü Fas'ta kurulacak.
Umarız diğer devletler de en az Türkiye kadar bu sürece katkıda bulunur. Yine umarız, Türkiye'de insanlar bu bölgede yapılan işin büyüklüğünü ve önemini kavrar, yapılanları BOP diyerek küçümsemez...