Bursa'da anormal olmayan neydi? | Kadri Gürsel | Milliyet
Dünya Kupası eleme grubundan çıkamayacak iki milli takım arasında, ne seyirlik bir futbol kalitesi ne de heyecan vaat eden, dolayısıyla sıkıcı olması neredeyse kesin, sıradan bir formalite maçı...
Bu maça iki takımın “milliyetleri” arasındaki anormal ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlayan asil bir diplomatik misyon atfedilince, maç nasıl da o ilişkilerin hüviyetine bürünüverdi...
Yani, anormalleşti...
Anormalliklerden biri, milli maç Türkiye ve Ermenistan arasındayken üçüncü bir ülkenin bayrağının dün Bursa’da hemen her yerde karşımıza çıkmasıydı.
Maça saatler kala otel odasında bu yazıyı yazarken, odamın baktığı meydanda toplanmış 50-60 kişilik bir grup, ellerinde Türk ve Azeri bayrakları, “Azerbaycan halkı yalnız değildir” diye slogan atıyordu.
“Çok sayıda” Azeri gazetecinin de “olay”ı izlemek için Bursa’ya geldiğini anlatıyordu meslektaşlarım.
Onları Bursa’ya çeken olay tabii ki “futbol maçı” değildi.
O futbol maçını anormalleştiren “durum”u izlemek için buradaydılar.
Sarkisyan içeri, taraftar dışarı...
Maçı izleyemeyecek olanların tepkilerini izlemek için gelmişlerdi. Kentteki Azeri bayraklarının haberini yapmak için...
Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, şahsen çok olumlu bulduğum ve desteklediğim, “Ermenistan ile anormal olan ilişkilerimizin normalleştirilmesi” süreci kapsamında, Türkiye-Ermenistan milli maçını izlemek üzere Bursa’ya gelmek üzereydi...
Sarkisyan maçı izleyeceği için devletin kontrol edemediği seyirci maçı izleyemeyecekti.
Devletin Bursaspor’un taraftar örgütüne sıkı tembihlerle teslim ettiği 8 bin bileti elde edebilen unsurların da nereye kadar manevi kontrol altında tutulabileceklerini görecektik. “Devlet otoritesi” için bir sınav olacaktı bu maç.
Geri kalan 12 bin “bilet” ise bilet değil, “davetiye” idi. “Emin” elemanlara dağıtılmıştı. Bu arada, 16 yıldır Ali Sami Yen tribünlerinden takımım Galatasaray’ı özgürce destekleyen bir taraftar olarak, dünkü milli maçı tribünden izleme hakkı ellerinden alınan futbolseverler için üzgünüm...
Ama itiraf edeyim; bir futbolsever olmaktan öte, barışı ve iyi komşuluk ilişkilerini arzulayan bir yurttaş olarak Ermenistan Devlet Başkanı’na, Ermeni meslektaşlarımıza, Ermenilere, maç sırasında söz ve davranış ile mütecaviz tavırlar içinde olunmasını hiç istemezdim.
Bu nedenle, devlet tarafından alınan olağanüstü önlemlerin barış adına sineye çekilmesi gerektiğini düşünerek gidecektim stada...
Bu da Bursa’dan benim payıma düşen paradokstu... Yani, normalleşme adına bu anormalliği desteklemek zorunda olmak...
Ben aslında maç için gelmemiştim Bursa’ya...
Kültür Üniversitesi bünyesinde, Mensur Akgün yönetimindeki “Küresel Siyasi Eğilimler Merkezi” (GPOT) ile Erivan merkezli “Avrasya Ortaklık Vakfı”nın birlikte düzenlediği bir gazeteci çalıştayı için buradaydım.
Ermeni ve Türk 20 kadar gazeteci, 2 gün boyunca iki ülke arasındaki normalleşmeyi kamuoyuna mal etmek için ne gibi ortak projeler geliştirebileceğimizi konuştuk.
Medyanın Ermeni gündemi sığ
Halk, normalleşme sürecinin kendisi için iyi olduğuna ve Azerbaycan için kötü olmadığına ikna edilemedi... Ve bu nedenle devlet dün halkı stada sokmadı.
CNN Türk Yayın Danışmanı Ferhat Boratav, çalıştay sırasında, GPOT tarafından yapılmış, son 3,5 yılı kapsayan bir medya araştırmasının sonuçlarını duyurdu.
Ermenistan’da da aynı formatta bir araştırmanın yapıldığını ve sonuçların benzer olduğunu belirtelim.
“Hükümet dışı” olan ne varsa; yani ekonomi, kültür, turizm, sanat, üniversite... Bunlar, içinde “Ermeni” ve “Ermenistan” geçen haberlerde yok denecek kadar az.
Haberlerin yüzde 67’sinde Ermeni bakış açısı yok.
Gazetelerde yer alan haber ve yorumların yüzde 61’i siyasetçiler bir şeyler söylediği yazılmış.
Haberlerin birinci aktörleri devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar ve diplomatlar...
“Medya siyasi aktörlerin yarattığı gündemin peşinden gidiyor” dedi Boratav.
Medya halklar arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için de çalışmalı ve dün Bursa’da yaşanan anormalliklerin suç ortağı olmaktan kendisini kurtarmalıdır.