Skip to main content

Sarkisyan iyi ki geliyor | Mensur Akgün | Referans

Pazartesi günkü yazımın başlığı, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın Bursa'daki maça mutlaka gelmesi gerektiği yönündeydi. Basına yansıyan olumlu havaya rağmen, imza töreni sırasında yaşanan gerilimin, siyasi onayı zaten zor olan protokollerin hayata geçmesini geciktireceğini söylemiştim.
Korkum, ağırlığını muhalefet baskıyla ilerleyen günlerde daha fazla hissettirecek gerilim havasının, süreci daha da fazla esir alması, protokollerin TBMM onayından geçmesinin gecikmesi, hatta sürecin kadük kalmasıydı.
Yazı yayımladığı gün, Sarkisyan'ın Türkiye'ye geleceği açıklandı. Bugün de bir son dakika aksiliği yaşanmazsa Ermenistan'dan gelen gazetecilerle birlikte, Bursa'da bir tarihi olaya daha tanıklık edeceğiz. 
Umarız Bursa Valisi'nin açıkladığı ve mahkemelerce de ilginç bir şekilde desteklenen stada Azerbaycan bayrağı alınabileceği kararı ya da başka bir beklenmedik gelişme ziyarete gölge düşürmez. Çünkü bu tür ziyaretler önemli. Buzların kırılmasını, önyargıların aşılmasını sağlıyor. Ziyaretçinin bir jesti insanların aklına yıllarca kazınabiliyor. 
Bill Clinton'ın küçük bir çocukla çektirdiği fotoğraf örneğinde olduğu gibi, misafir ettiğimiz devlet ya da hükümet başkanını, ülkesinin tam da kendisi olduğunu düşünüyoruz. 

Ziyaretler ve jestler doğal olarak sorunların çözümü yerine geçmez. Fakat sorunlar çözülse de çözülmese de ülkeler arasında, yıllarla oluşmuş buzdağlarının erimesini sağlar. Önyargıların anlaşılmasına ve aşılmasına yardımcı olur. Siyaset yapıcının ufkunu açar. Belki ifrata vardırdığımı düşünebilirsiniz ama tabuların yıkılmasına da destek olur.

İstanbul Kültür Üniversitesi'ne bağlı GPoT ile Ermenistan'ın etkili düşünce kuruluşlarından Euroaisa Partnership Foundation tarafından dün Bursa'da düzenlenen ve bugün de devam eden gazeteciler buluşmasının daha ilk etabında anlaşıldığı üzere, önyargıların giderilmesine, yanlış anlaşılmaların önlenmesine her iki ülkenin de ihtiyacı var.
Bazen aynı şeyi istememize ve aynı şeyleri söylememize rağmen birbirimizi yanlış anlayabiliyoruz. Bunun en bariz örneği, "ön şart" meselesi. Ermeni tarafı protokollerin hiçbir ön şarta bağlanmadığını söylüyor ama aynı zamanda meclislerin siyasi onayına bağlanmalarına itiraz etmiyor.
Onlar için önemli olan metin içinde var olan koşullar. Hukuki açıdan baktığınızda haklılar da. Metinlerde koşul yok. Ancak siyasi açıdan bakıldığında, bir büyük mucize gerçekleşmediği takdirde, Türkiye'nin bu protokollere meclis onayı vermesi neredeyse imkânsız. Dolayısıyla bu, bir ön şart değil ama beklenti.
Hem iç siyasetteki tıkanıklıklar ve sorunların bolluğu hem haklı nedenlerle Azerbaycan'ı kırmama endişesi, onayı en azından geciktireceğe benziyor. Türkiye ve Türkiye'yi yöneten iktidar, Ermenistan'dan jest bekliyor. Mesela bir miktar asker çekileceğinin ilanı ya da bir yol haritası üstünde anlaşılması, Ankara'yı onay konusunda rahatlatır.
Bunun anlatılması ve anlaşılması, beklenenin ön şart ya da pazarlık değil, siyasi gereklilik olduğunun açıklanması gerekiyor. Çünkü anlaşılmaması, anlatılmaması, sürecin durması ve eski statükoya dönülmesi anlamına gelebilir...