Skip to main content
şam'da aile içi kavga

Opinion | Oğuz Çelikkol — Şam'da Aile İçi Kavga

Esad ailesi 60 seneyi aşkın bir süreden beri Suriye’yi yönetiyor. Baba Hafız Esad, Suriye siyasetinde 1963 yılında Baas Partisi askeri darbesiyle ortaya çıkmış, 1966 yılında yine bir iç darbeyle iktidara gelmiş, 1970 yılında iktidarı tek başına ele geçirerek kendisini Cumhurbaşkanı seçtirmiştir. Bu tarihten itibaren Esad ailesinin Suriye’deki diktatörlük rejimi kesintisiz sürmüştür. Ailenin Suriye’deki hakimiyetini Baas Partisine ve Nusayri azınlığa dayandırdığı izlenmekte, bununla birlikte Suriye’deki bu aile diktatörlüğü rejimini ayakta tutan esas unsurun ülkede kurulan istihbarat örgütleri yapısı olduğu, tamamen Nusayri azınlık tarafından kontrol edilen bu istihbarat ağının Suriye halkını baskı ve kontrol altında tuttuğu bilinmektedir.

Hazıf Esad iktidara geldikten sonra oluşturduğu aile diktatörlüğüne en etkili siyasi muhalefet Müslüman Kardeşler teşkilatından gelmiş, Müslüman Kardeşlerin siyasi bir örgüt olarak yasaklanmasından sonra bu muhalefet Esad rejimine yer yer silahlı direnişe dönüşmüştür.

Esad dikta rejimi ile Müslüman Kardeşler arasındaki sürtüşme 1982 yılında Hama’da askeri bir çatışmaya kadar varmış, çatışma Hama şehrinin büyük ölçüde yıkımı ile sonuçlanmıştır. Esad rejimi Müslüman Kardeşler ayaklanmasını bastırabilmek için Hama’da çok sayıda sivilin ölümüne neden olmuştur. Hama’daki insan kaybını 40 bine kadar çıkartan kaynaklar bulunmaktadır. Hama’daki katliamın mimarının Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad olduğu hatırlanmalıdır.

Suriye 2011 yılından sonra da Esad rejimine karşı halk ayaklanması ile karşılaşmış, Arap Baharının Suriye’ye sıçraması, Suriye halkının daha fazla özgürlük, yönetime katılım ve çoğulculuk istekleri, geçmişte olduğu gibi rejimin şiddete başvurması sonucu bir iç savaşa dönüşmüştür. Suriye savaşı 9 yıldan bu yana sürmektedir. Her ne kadar Suriye bölünmüş görülse de, Şam’daki Esad rejiminin, ilk önce İran ve daha sonra Rusya’nın savaşa doğrudan müdahaleleri ve ABD’nin göz yumması ve ilgisizliğiyle savaşı kazandığı; en azından savaştan başkent Şam dahil ülkenin önemli bir bölümünde kontrolünü koruyarak çıktığı genellikle üzerinde mutabık kalınan bir husustur.

Ancak ortaya çıkan durum, Esad aile rejiminin, ülkedeki İran ve Rus askeri varlığı nedeniyle elinde tuttuğu Suriye’yi yönetmekte bile zorluklarla karşılaştığına işaret etmektedir. Her şey bir yana Suriye’de 9 senedir devam eden savaş ülkede büyük bir yıkıma neden olmuştur. Suriye ekonomisinin çok ciddi bir kriz içinde olduğu yönündeki haberler yoğunluk kazanmaktadır. Suriye’nin yeniden inşası için çok büyük ölçüde mali kaynaklar gerekmekte, hiçbir ülke mevcut şartlarda ülkenin yeniden inşası için Suriye’ye katkıda bulunmaya hazır değildir. Askeri müdahaleleriyle Esad rejiminin Şam’da iktidarda kalmasını sağlayan Moskova ve Tahran’ın mali gücü ve imkânları Suriye’nin yeniden inşası için yeterli görünmemektedir.

Uluslararası basında Trump yönetiminin Suriye’yi Rusya için bir “bataklık” olarak gördüğü, Esad rejimini güçlendirmeye ve rejimin Suriye’deki iktidarını devam ettirmeye çalışacak bir Rusya’nın Suriye’de giderek “bataklığa saplanacağını” hesapladığı yönünde haberler çıkmaktadır. ABD yönetimi içinde bu politikanın savunucusunun ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey olduğunu anlaşılmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde Afganistan müdahalesinin ve Afganistan’ın işgalinin Moskova’ya nasıl pahalıya patladığı ve hatta Sovyetler Birliği’nin çöküşünde rol oynadığı gayet iyi hatırlanmaktadır.

Suriye’de durum bu şekilde gelişirken, Mayıs ayının 3. haftasında Şam’da Esad ailesi içinde bir “kavga” haberi dikkatleri üzerine toplamıştır. Bu sefer aile içinde Rami Makluf’un hedef alındığı ve Başar Esad ile Rami Makluf arasında “köprülerin atıldığı” uluslararası basında genişçe yer almıştır. Rami Makluf anne tarafından Başar Esad’ın kuzeni olmakta ve bu iş adamı Esad ailesinin tüm servetini elinde tutan kişi olarak tanınmaktadır.

Rami Makluf’un Suriye’de ne kadar önemli bir “iş adamı” olduğunu ve Esad ailesi içindeki “yerinin” giderek önem kazandığını Şam’da 2000-2005 yılları arasında Türkiye Büyükelçisi olarak görevimi sürdürdüğüm dönemlerden gayet iyi hatırlıyorum. Beşar Esad’la hemen hemen aynı yaşlarda olan Rami Makluf’un Suriye ekonomisi ve Esad ailesi içindeki rolü o dönemlerde artmaya başlamış, Esad ailesinin ülke ekonomisi içindeki kontrol ve hakimiyeti esas olarak Rami Makluf vasıtasıyla yürütülmüştü.

Bazı kaynaklar Rami Makluf’un Suriye ekonomisinin %60 kadarını Esad ailesi adına kontrol ettiğini ifade etmektedir. Rami Makluf telekomünikasyondan akaryakıt işine kadar ekonomideki tüm sektörlerde faaliyet göstermektedir. Ancak Suriye’deki yaygın inanç bu iş adamının tüm önemli ekonomik işlemlerden bir yüzde aldığı ve bu sayede Esad ailesi için çok büyük bir meblağda para biriktirdiği yönündedir. Bu paranın Rami Makluf adına Suriye dışında (büyük ihtimalle Dubai, Paris ve Moskova’daki) bankalarda Esad ailesi için tutulduğu yönünde de yaygın bir inanç bulunmaktadır.

Suriye iç savaşı sırasında Rami Makluf aile içindeki sarsıntılara rağmen “önemli” yerini korumuş ve Esad ailesinin ülkeyi kontrol ve savaş girişimlerini desteklemiştir. Şimdi rejimin savaş konusunda beklediğinden de iyi bir yere gelmesinden hemen sonra Başar Esad’ın Rami Makluf’a yönelik bir kampanya başlatması “hayretle” karşılanmakta ve aile içindeki bu yeni “kavganın” sebepleri bulunmaya çalışılmaktadır. Şam rejiminin açıkladığı “resmi” sebep Rami Makluf’un geçmişe yönelik 180 milyon Amerikan doları kadar tutan vergi borcunu ödememesi olmakla beraber, “kavganın” arkasında Esad ailesi içindeki çok daha derin bir bölünmenin yattığına inanılmaktadır.

Esasında Esad ailesi içinde “kavga” ve “çekişmeler” yeni değildir. Hama katliamının mimarı sayılan Rıfat Esad’ın abisi Hafız Esad’la “anlaşmazlığa” girdiği, Hafız Esad’a karşı “aile içi” darbe suçlamasıyla 1985 yılında gözden düştüğü ve sonuçta Suriye’den kaçarak Fransa’ya sığındığı ve orada yaşadığı bilinmektedir. Yine Esad ailesi içinde Suriye savaşının ilk yıllarında ciddi bir “çatışmanın” yaşandığı, Başar Esad’ın annesi Anisa Makluf ve kız kardeşi Buşra Esad ile Başar Esad’ın eşi Esma Esad arasında ciddi çekişmeler yaşandığı, Buşra Esad’ın daha sonra 5 çocuğuyla birlikte Dubai’ye kaçtığı ve halen orada yaşadığı düşünülmektedir.

Hafız Esad’ın 5 çocuğundan biri olan Buşra Esad’ın adı geçmişte Suriye iç politikasında sıklıkla duyulmuştur. Buşra Esad’ın kocası Asıf Şevket Suriye askeri yapısı içinde önemli görevlerde bulunmuş, Suriye savaşının başında 2012 yılında Genelkurmay Başkan Yardımcısı görevini sürdürürken Şam’da meydana gelen bir patlamada hayatını kaybetmiştir. Esma ve Buşra Asad arasındaki çekişme de o tarihten itibaren daha da görünür olmuş, nihayetinde Buşra Esad Suriye’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Esma Esad’ın Sünni bir aileden gelmesi, o dönemde Esma ve Buşra Esad arasındaki kavganın arka planında Sünni-Nusayri çekişmesi bulunduğu yönünde spekülasyonlara da yol açmıştır.

Esad ailesi içinde bugün de Esma Esad’ın ailesi (Akraş) ile Başar Esad’ın 2016 yılında hayatını kaybeden annesinin (Anisa Makluf) ailesi arasında bir husumet yaşandığı iddiaları uluslararası basında yer bulmakta, hatta Rami Makluf’un birden bire “gözden düşmesini” bu çekişmeye ve Esma Esad’a bağlayanlar da bulunmaktadır. Konuya daha “siyasi” bakanlar ise Beşar Esad ve kardeşi Mahir Esad’ın Rami Makluf’un güçlenmesinden endişe duyduğuna ve Rami Makluf’un ekonomik gücünün elinden alınarak Başar Esad’ın durumunun güçlendirilmeye çalışıldığına işaret etmektedir.

Konuyla ilgili yayılan spekülasyonlar arasında Mahir Esad’ın İran yanlısı politikalara daha yatkın olduğu, Rami Makluf’un Rusya ve Fransa yanlısı tutumunun Esad ailesi içinde sorun yarattığı da bulunmaktadır. Suriye’de savaşın yavaşlaması ile Şam rejimini kontrol açısından Rusya ile İran arasında bir “rekabet” yaşandığı sıklıkla değinilen bir husustur. Eskiden farklı olarak bugün Suriye’de İran veya Rusya tarafından desteklenen askeri milis güçleri oluşmuş, dengeler ciddi şekilde değişmiştir. Bazılarına göre Suriye üzerindeki Moskova-Tahran rekabetinin önümüzdeki günlerde derinleşeceği ve bu çerçevede Esad ailesi üzerindeki baskının artacağı yönünde bir beklenti bulunmaktadır.

Esad ailesi içinde Rami Makluf’un devre dışı bırakılmasını Suriye’nin bozulan ekonomik durumuna bağlayanlar da vardır. Rusya’nın Esad ailesi üzerinde Suriye’deki “yolsuzluklara” son verilmesi yönünde baskı yaptığı Başar-Mahir Esad ikilisinin de Rami Makluf’u gözden çıkartarak Suriye’deki iş çevrelerine bir “mesaj” vermek istediği vurgulanmaktadır. Suriye’de “yolsuzlukların” çok köklü ve yaygın olduğuna işaret edilmektedir. Şam’da görev gördüğüm sırada, Suriye ve Lübnan arasındaki oldukça kazançlı “kaçak” akaryakıt ve mazot ticaretinin düzenli bir şekilde en üst perdeden yönetildiğine dair inancın çok yaygın olduğunu gayet iyi hatırlıyorum.

Suriye’de Esad ailesi içindeki çekişmeler yanında, Nusayri toplumu içindeki bölünmeler de dikkat çekmektedir. Suriye Muhaberatı içinde çok önemli bir rol oynayan Gazi Kenan’ın İçişleri Bakanı olduğu 12 Ekim 2005 yılında makamında öldürülmesi veya kendini öldürmeye zorlanması Suriye Nusayri toplumu içindeki çekişmelerin varabileceği seviyenin en iyi örneklerinden biridir. Hala üzerindeki sır perdesi kalkmayan Gazi Kenan’ın öldürülmesi olayı o dönemde Nusayri toplumu içinde Esad ailesine bir darbe girişimine veya Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastına bağlanmıştı. Suriye’de ekonomik sıkıntıların artmasıyla Suriye’nin tümünde olduğu kadar Nusayri toplumu içindeki “hoşnutsuzluğun” da büyüyeceğine inananlar da bulunmaktadır.

Bütün bu tablo Suriye savaşının sona ermesiyle Suriye’nin istikrara kavuşamayacağına işaret etmektedir. Suriye, siyasi olduğu kadar ekonomik olarak da çok uzun süredir gerekli reformları gerçekleştirememekte, halkının haklı taleplerini karşılayamamaktadır. Suriye savaşı, Şam rejiminin gerekli siyasi reformları gerçekleştirememesi, Suriye halkının daha fazla demokrasi, çoğulculuk ve yönetime katılma isteklerini karşılayamaması nedeniyle çıkmıştır. Suriye’de bu reformlar gerçekleştirilmeden ve bu reformların önünü açacak bir anayasa ortaya konmadan Suriye’nin yeniden birleşmesi, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması imkansız gözükmektedir.

Petrol zengini olmayan ve sınırlı kaynaklara sahip Suriye’nin, Rusya ve İran katkıda bulunsa da kendi başına ülkenin yeniden inşasını gerçekleştirme imkânı bulunmamaktadır. Mevcut şartlarda Suriye ekonomisinin savaş sonrasında toparlanması, Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılaması bile çok zor görünmektedir. Lübnan’ın son zamanlarda içine girdiği ekonomik zorluklar Suriye ekonomisi üzerinde de olumsuz etkiler yapmıştır. Bu açıdan, Suriye’nin siyasi olduğu kadar ekonomik reformlara da acil ihtiyacı bulunmaktadır. Moskova’nın bu gerçekleri bir an önce görmesi ve Suriye politikasını ona göre şekillendirmesi hem Suriye’nin hem de bölgenin istikrarı için önemli bir adım olacaktır. Uluslararası toplumun ülkenin yeniden inşası için Suriye’ye katkısı ancak bu ülkede gerekli siyasi ve ekonomik reformların gerçekleştirilmesi ile mümkün olabilecek gibi görünmektedir.

 

Notlar
“İçimizdeki Komşu Suriye” adlı kitabımda bu konuya ilişkin geniş bir izahat yer almaktadır. Bkz; Çelikkol, O. (2015). İçimizdeki Komşu Suriye. Bilgesam.

Yazar Hakkında
Emekli  Büyükelçi ve İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisidir. “İçimizdeki Komşu Suriye”, “Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış” ve “One Minute’tan Mavi Marmara’ya Türkiye-İsrail Çatışması” kitaplarının yazarıdır.