Skip to main content

Sarkisyan'ı anlamak | Mensur Akgün | Referans

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, 2008'de büyük bir siyasi risk alarak Cumhurbaşkanı Gül'ü Ermenistan ile Türkiye arasında oynanacak maça davet etti. 

Gül de risk alarak davete icabet etti. Böylece iki ülke arasında bir türlü kurulamayan diplomatik ilişkilerin kurulması, kara sınır kapılarının açılması, soykırım da dahil sorunların aşılması için ilk kez ciddi bir fırsat doğdu.
Bu arada Avusturya'da yapılan görüşmeler İsviçre'ye kaydı ve 22 Nisan 2009'da iki ülkenin ortak bir zeminde buluştuğu açıklandı. Ardından da protokoller kamuoyunun bilgisine sunuldu. 10 Ekim'de ise sessiz bir törenle iki ülke dışişleri bakanları protokolleri imzaladı. Ancak bildiğiniz gibi sorun çözülmedi. 
Türkiye, Azerbaycan ile olan ilişkilerini zedelememek için çaba gösterirken, protokollerin iç dengelerini sarsmaya başladı. Başbakan Erdoğan'ın geçen yıl mayıs ayında Bakû'de yaptığı konuşma, Erivan'da olumsuz yankı buldu. Kendi kamuoyunun ve diasporasının baskısı altında kalan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, protokollerden vazgeçme eğilimi içine girdi. 

İstanbul Kültür Üniversitesi, Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi ile Avrasya İşbirliği Vakfı'nın geçen hafta Erivan'da düzenlediği toplantıda da görüldüğü gibi, bu eğilim şimdi çok daha güçlendi. Konuştuğumuz yetkililer, Sarkisyan'ın nisan başında gerçekleşecek Amerika ziyareti sırasında bu konunun en üst düzeyde gündeme geleceğini ifade etti. 
Fakat görünen o ki Ermenistan Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Dağlık Karabağ sorununun çözümü konusunda kendini bağladığının farkında. Azerbaycan ve Ermenistan'ın çözümü sağlayacak ‘Madrid İlkeleri' üstünde anlaşmadan, Türkiye'nin onay sürecinde adım atmaya yanaşmayacağını görüyorlar.
Türkiye'nin tavrını anlayışla karşıladıklarını söylemek tabii ki mümkün değil. Ama iç siyasetteki sorunları yakından takip ettikleri kesin. Beklentileri, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın aldığı riski görmesi ve onu rahatlatacak bir şeyler yapması. 
Protokollerin Meclis onayından geçirileceğinin mesela Başbakan tarafından açıklanması onları rahatlatacağa ve üstlerindeki baskıyı hafifleteceğe benzer. Eğer Başbakan Erdoğan ya da Dışişleri Bakanı Davutoğlu böyle bir açıklama yaparsa, paralel denen süreçlerin birlikte yaşama şansı artar, yakalanan tarihi fırsat harcanmaz.

Sarkisyan ve ekibinin şantaj yapmadığını anlamak içinse Erivan'da biraz dolaşmak yeterli. Yepyeni kahvehanelerine, modern mimarisine rağmen burası geçmişte ve geçmiş için yaşayan bir yer. Neredeyse her köşe başında bir müze var ve restoranlarının duvarlarını dahi büyük Ermenistan haritaları süslüyor. 
En küçük kâğıt para birimleri 1000 Dram'ın üstüne Van kahramanı Yeghishe Charents'in resmi kazınmış. Uluslararası otel zincirlerinin bedava dağıtılan dergilerinden bile milliyetçilik fışkırıyor. Yerevan Marriott Oteli'nin dergisinin neredeyse her sayfasında Ermeni milliyetçili kutsanıyor.
İnsanların Türkiye ile ilişkilerin gelişmesini istemesi de sizi aldatmasın. Çoğunluk, ilişkilerin kendi istedikleri biçimde ve şekilde gelişmesini istiyor. Samimi olanlar da zaten sürece destek veriyor. Ama kitleler hâlâ Daşnak şarkıları ile eğleniyor. Bazıları Batı Ermenistan'ı geri alacağı, büyük Ermenistan'ı kuracağı günü bekliyor. Toplumun geniş bir kesimi için tarih 1915'te durmuş. 
Siyasetin sınırlarını da tabular çiziyor. Bu yüzden ülkede gerçek bir demokrasinin olduğunu söylemek imkânsız. Karabağ sorununa farklı bir açıdan bakmak burada çok az insanın kaldırabileceği bir lüks. Bizim anladığımız anlamda basın özgürlüğü henüz Ermenistan'a uğramamış. Gazeteler parti organı niteliğinde. Türkiye'yle olan ilişkileri normalleşmediği sürece de böyle kalacak, hatta Ermenistan büyük bir olasılıkla içine daha da kapanacak. 
Kısacası, Türkiye'de hükümetin ve muhalefetin Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesi ile Karabağ sorununun çözümü arasında kurduğu denklem burada tam tersine işliyor. Karabağ sorununun çözümüne yardımcı olmadığı gibi, iki ülke ilişkilerinin gelişmesini de engelliyor. Ermenistan'ın Karabağ sorununu kendi içinde özgürce tartışabilmesi, Azerbaycan'ı anlayabilmesi için Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesi şart.
Umarız bu tür toplantılar ve bu toplantılar vasıtasıyla Türkiye basınında çıkan yazılar, televizyonlara yansıyan görüntüler Türkiye'nin Ermenistan'ı daha iyi anlayabilmesine ve muhataplarına daha iyi anlatabilmesine yol açar. Hiç olmazsa Sarkisyan'ı rahatlatacak bir açıklama yapılır...
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, 2008'de büyük bir siyasi risk alarak Cumhurbaşkanı Gül'ü Ermenistan ile Türkiye arasında oynanacak maça davet etti...